13 Kasım 2007

HAYVAN SEVMEK SUÇ MU?

Merhaba,

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim konu; hayvanseverler için çok tanıdık, sevmeyenler için önemsiz, seven ama ilgilenmeyenler içinse garip gelebilir. Konu şu ki, ülkemizde hayvan sevmek suç galiba. Sebeplerini açıkladığımda sanırım bana hak vereceksiniz.

Ben Kırpık Bey'le tanışana kadar hayvanlardan çok korkardım, sokakta bir köpek gördüğümde hemen yolumu değiştirir, bir alt sokaktan gitmeyi tercih ederdim. Bu denli korkmamın sebebi; küçükken annem ve kardeşimle okula giderken, bize 5-6 köpeğin saldırması ve canımızı zor kurtarmamız olabilir. Şimdi düşününce acaba o köpekler bize neden saldırmıştı, zavallıları kuduz diye belediyeye ihbar etmişti mahalleli. O zamanlar böyle, kısırlaştırma küpemele de yok, doğrudan belediyenin itlaf ekipleri, ellerinde tüfek gündüz gözü vuruyordu köpekleri. O günler aklıma geldikçe içim yanıyor, yıllardır bu zavallı hayvanlar eziyet çekiyor, katlediliyor ve hala da bu acı haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Ama o günleri düşününce bir yandan da şükrediyorum, gerçekleşen güzel uygulamalar için.
Neyse gelelim konumuza, hayvan sevmek suç mu?

Size daha önce kapımızın önünde beslediğim Balkızdan bahsetmiştim, onun ara sıra gelen arkadaşı (Balkız yerini onunla paylaşmak istemese de) Karakız da var. Bu köpecikler bütün gün sessiz sakin bizim kapının önünde yatarlar. Bazı müşteriler ve postacılar biraz korkuyor ama genel olarak bir sorun yaşanmıyor.
Bu kızlar, sabah ve akşam yemeklerini yerler, severseniz kendilerini sevdirirler ama genelde bir köşede; yazın arabanın altında, kışın saçak dibinde uyurlar. Sanayi esnafı da hayvanlara karşı merhametli, şimdi haklarını yemeyeyim. Oturduğumuz semtlerle kıyasladığımda gerçekten vicdan sahibi insanlar. Öyle insanlar tanıyorum ki, parkta köpeğini parkın dışından gezdiren adamla bile kavga ederek "Ben bu köpekle aynı havayı solumak zorundamıyım" diyen. Hava soluyamaz ol diyorum böylelerine ancak, başka birşey diyesim gelmiyor.

Neyse, buraya kadar sorun yok, esnaf sorun çıkarmıyor, bende iki kızımla güzel güzel çalışıp gidiyordum. Ta ki 10 gün öncesinde Karakız kızgınlık dönemine girinceye kadar. Genelde civardaki köpekler küpeli ama Karakız henüz 1 yaşını yeni geçmiş olduğu için olsa gerek, gözden kaçmış ve onu küpelememişler. Kızgınlık dönemine girince, küpeli erkek köpekler dahil mahallenin bütün erkek köpekleri Karakızı takibe aldı. Karakızın mekanda bizim kapı önü olduğu için, gün içinde bir bakıyorsunuz 4-5 köpek bizim kapını önünde. E kızlara yemek veriyorum, misafirlerde orda. Onlar baksı mı kızlar yemek yerken, mecbur onlara da veriyorum bir kap yemek. Başta bizim baba olmak üzere komşular söylenmeye başladı. Neymiş efendim arabalarının tekerleklerine çişlerini yapıyorlarmış, havlıyorlarmış bilmem ne.

Durumun geçici olduğunu, 1 haftaya kadar eski sakin hale döneceğimizi söylesemde anlamak istemiyorlar ve insanın huzurunu kaçırıyorlar. Birşey değil insanlara hiç güvenim yok, kızlarıma ya da diğer köpeklere birşey yapacaklarından korkuyorum. Hayvan sevmek öyle eziyetli bir iştir ki, benim durumumda olan bir çoğunuz bunu bilir, siz masumane bir kediyi bir köpeği seversiniz, açtır zavallı sevgisizdir. Kendi yemeğinizi bölersiniz ya da ona özel yemek hazırlarsınız, bahçeniz de, kapının önünde beslersiniz. Bir kaç güne kalmaz çok bilmiş komşulardan bazıları başlar.

-"Bizim çocuklarımız burda oynuyor, bunlar burda olmaz"
-"Bunları buraya alıştırmayın, koku yapıyor"
-"Ay korkuyorum kapıdan geçemiyorum"
-"Komşum iyi yapmadın bunları buraya alıştırmakla"
-"O kadar aç insan varken bunları beslemeye ne gerek var"
-"Bu kediler nankör olur"
-"Bak kaşınıyor bu köpek uyuz"

Bu cümleler böyle uzar gider. Sizin karşılıksız sevginizi endişeye çevirirler, burnunuzdan getirirler. Hatta bazen, böyle söylenmelerin dışında iş tehditlere, mahkemelere kadar gider. Sıcak yuvasında kimseye zararı dokunmadan yaşayan zavallı bir canı evinden atmak için imza toplar apartmandaki bir psikopat. Allahtan artık emsal teşkil eden davalar var da, öyle imzayla falan attıramıyorlar can dostlarımızı.

Yani demek istediğim eğer bu ülkede hayvan seviyorsanız eziyet çekersiniz, eğer sokak hayvanlarına yardım etmeye çalışırsanız burnunuzdan getirirler. Ailenize bile anlatamazsınız derdinizi. Kendileri yiyip içip sıcacık evlerinde yatarken, siz bir hayvana bir kap yemek, bir kap su verdiğinizde "O kadar aç insan varken" diyen insanlara soruyorum.

Acaba bir kez bir aç insanı doyurdunuz mu? Bir kez bırakın bir hayvanı, muhtaç bir insana yardım etmeye çalıştınız mı?

Cevabın "hayır" olduğundan eminim. Çünkü yardımlaşma duygusu, insan hayvan farkettirmez. Kimin size ihtiyacı varsa ona yardım edersiniz. Biz hayvanseverler sadece hayvanlara yardım etmiyoruz ki. Yardımı seven insan hayvan ayırmaz, yardım etmeye çabalayan insanlara da, oturduğu yerden ahkam kesmez.

Ben yıllardır hayvanlara yardım için elimden geleni yapmaya çalışıyorum ve yıllardır acı çekiyorum. Onların çektiği eziyetlere, insanların vahşiliğine, duyarsızlığına, benciliğine dayanamaz olduğum zamanlarda imdadıma yetişen yine hayvansever dostlarım. Beni anlayan ve aynı amaç için yola çıkmış insanlarla birarada olmak çok güzel.

Bu vesileyle benim hayvanların dünyasını anlamama vesile olan, kocaman bir yüreği olan, hem insan hem hayvan kısacası bütün canlıları seven Gülten teyzeme, Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği Eski Başkanı "Gülten Oğuz" a teşekkür ediyorum. Onu çok seviyorum.

Hiç yorum yok: